Pandemide Restoranlar

Elif Boz’un yazmış olduğu Pandemi Şefleri yazısını okuyunca hepimiz kendimizden bir şeyler bulmadık mı? Yazıyı okuyunca benim aklıma ilk gelen şeylerden biri; yatağa gitme saatinde pişirdiğimiz ekmeklerin üstüne sürdüğümüz tereyağının ekmeğe değdiğinde erimeye başladığı andı. Karantina döneminde yediklerimizi hep kendimiz pişirdik evet ama bu dönemde en çok da karbonhidrat tüketiminin ölçüsünü fazlasıyla kaçırdık diye düşünüyorum. Kendi adıma bu ölçüyü normale döndürmem ve karantinadaki belirsizlikleri yavaş yavaş üstümden atıp şuursuz yeme dönemimi sona erdirmem ne yazık ki temmuz ayını buldu.

Haziran ayında deneyimlemiş ve detaylıca araştırmış olduğum vegan beslenme ile sağlıklı beslenmenin ilk adımının sebze ağırlıklı beslenmekten geçtiğini öğrenmiştim. Temmuz ayı ile de her pazartesimin #EtsizPazartesi olmasına çok dikkat ettim, böylece günden güne sadece pazartesi değil diğer günlerde de tükettiğim et ve hayvansal gıda miktarının az olmasına fazlasıyla dikkat etmeye başladım. Böylece kendimi evde karbonhidratların yerine baklagiller ve sebzeler ile hazırladığım öğle yemeklerini yerken buldum. Dışarıda geçirdiğim vakit birkaç ay öncesine kıyasla o kadar çok azalmıştı ki yediklerimin hepsini kendim pişirebiliyordum.

Peki, bizler evlerimizde ekmeklerimizi bile kendimizin pişirdiği bir dönem yaşarken her hafta bir kere de olsa uğradığımız o en sevdiğimiz kahveci, arkadaşlarımızla gece eve dönerken ayak üstü atıştırdığımız midyeci, ders çıkışı koşarak gittiğimiz restoran, bu dönemde ne yaptı?

Hepimiz gibi onlar da evlerinde kalmak ve işletmelerini de bir daha ne zaman açacaklarını bilmedikleri bir süreyle kapatmak zorunda kaldılar. Restoranların kapanması ve dışarıya çıkmamızın kısıtlanması ile biz arkadaşlarımızla ve ailemizle geçirdiğimiz keyifli yemeklerin özlemini duyarken onlar gelir kaynaklarını kaybetme korkusu ile baş başa kaldı.

Peki ya bu dönem sona erdiğinde ders çıkışı koşarak aynı restorana gidememe ihtimalimiz olduğunu ilk ne zaman fark ettiniz?

Benim ilk fark edişim; restoranların paket servislerini açtığı dönemde bile kepenklerini kaldırmayan restoranlar; normalleşme ile dışarı çıkıp kahve içmeye başladığımız dönemde evime en yakın kafelerden bazılarının hala kapalı olduğunu gördüğümde oldu. Hatta İstanbul’a geri döndüğümde arkadaşlarımla önünden geçtiğimiz kafelerin hangisine otursak diye tartışacak kafe bulamayacağımızı bile düşündüm.

Bütün bunlar yaşanırken işletmeler kendince önlemler almaya ve bu süreçten en az hasarla çıkarak müşterilerine hizmet verebilmek için hazırlanmaya başladı. Fakat ne kadar hazırlıklı da olsalar ne zaman biteceğini bilmediğimiz bir pandemi yaşarken müdavimi olduğumuz restoranların arkasında küçük de olsa bir destek olabilirdik. Bunu nasıl yapabiliriz?

Ne zaman sona ereceğini bilmediğimiz bu sürecin içindeyken restorancılık sektörü için ne yapabiliriz diye düşünenlerden biri de Cemre Torun oldu ve restoranlarla el ele vererek ‘Restoranlar Evde’ dergi-kitabını hazırladı. Projeden elde edilen gelirin tamamı, baskı ve dağıtım maliyeti dışında, restoran çalışanları yararına kullanılacak.

İçinde yüzden fazla restorana ait yüzden fazla farklı tarif, belki de en sevdiğiniz yemeğin tarifini, ve gastronomi alanında sevdiğiniz isimlerin de küçük yazılarını bulacağınız bu kitabı satın alarak müdavimi olduğunuz restoranlara pandemi bitince de gidebilmeniz için küçük bir adım atabilirsiniz.

Birbirimize en çok destek olmamız gereken bir süreçten geçerken kepenklerini hala kaldırmamış mekanları, şubelerini teker teker kapatmaya başlayan işletmeleri görmezden gelmeyelim. Elbet bu günler bitecek ve elbet eskisi gibi hep beraber masaların etrafında buluşacağız.

Sinan Hamamsarılar kitap için yazmış olduğu yazısını şöyle bitiriyor ve belki de restoranların sadece karnımızı doyurduğumuz yerlerden öte, kalbimizi doyurduğunu da en güzel şekilde anlatıyor:

 “Birkaç nefeslik ömrümüzde, karnımızdan çok gönlümüzü doyuran ve orada görüşüldü mü iki lafın belinin kırılmasının ne denli keyifli olduğunu unutmamamız gereken işletmeler buralar. Kapı önlerinde bitmeyen doyumsuz sohbetlere ev sahipliği yapan mekanlar… Özlediğimiz çoğu basit şeyi alt alta sıraladığımızda, o dükkanların hayatımızın önemli bir yerini kapladığının farkında olmak, oralara gözümüz gibi bakmaya yegâne sebep.”

Gelecek yazılarda buluşmak üzere sağlıklı günler dilerim!

Ceren Başaloğlu

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçerikler Korumalıdır