Her canlı gibi biz de genetik olarak zevki aramak ve acıdan kaçınmak için programlandık. Bunun yemekle bağlantısı ise göz ardı edilemeyecek bir öneme sahip. Yemek yediğimizde, eylemden keyif alırken bir yandan da acıya sebep olan açlık hissini gideriyoruz. Bu konuyla ilgili yapılan çalışmalarda ise keşfedilen yeni bir vitamin var, P vitamini. Vitamine P denmesinin sebebi ise ingilizcedeki ‘’pleasure’’, yani zevk, memnuniyet. Araştırmalara göre yediğimiz besinlerin besleyici olması için bu vitamine ihtiyacımız var. Yemeklerden aldığımız zevkin biyokimyasal etkisi şudur ki yediğimiz şeylerden keyif alırsak, bedenimiz bu besinleri daha iyi kullanır.

Bu konuyla ilgili yapılan ilginç bir çalışmayı paylaşmak istiyorum. İsveçli ve Taylandlı araştırmacılar kültürel yemek tercihinin tükettiğimiz besinlerdeki demir emilimini nasıl etkilediğini araştırmışlar. İki gruba ayrılan araştırmacılar klasik Tayland yemeği olan pirinç, hindistan cevizi, balık sosu, acı sos ve sebzelerle beslenmiş. Tahmin edildiği gibi Taylandlılar yemeklerini beğenip ondan zevk alırken İsveçliler yemeklerinden keyif almamışlar. Bu test önemli çünkü iki grubun aynı yemeği yemesine ve öğünlerdeki demir oranı aynı olmasına rağmen İsveçliler, Taylandlıların absorbe ettiği demirin sadece ve sadece yarısını absorbe edebilmişler. Çalışmanın bir sonraki evresinde iki grup da klasik İsveç yemeği olan hamburger, püre ve bezelyeyle beslenmiş. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Taylandlılar İsveç yemeğinden çok az miktarda demir absorbe edebilmişler. Son evrede ise iki gruba ayrılan Taylandlılardan, birinci gruba Tayland yemeği verilirken diğer gruba da aynı yemek blenderdan geçirilip küçük parçalara ayrılmış şekilde sunulmuş. Sadece bir saniyeliğine favori akşam yemeğinizi düşünün fakat tıpkı bebek maması gibi. Bir kez daha bu yemeği yiyen grubun yeteri kadar demir alamadığı gözlenmiş. Buradan çıkarılacak sonuca göre, besin değeri yalnızca yediklerimizin içinde bulunan besleyici öğelere bağlı değil.
Aynı zamanda bunları absorbe edip, en iyi şekilde kullanmamızı sağlayan faktörlere de bağlı. Vitamin P’yi ortadan kaldırdığımızda yiyeceklerdeki besin değeri düşer. Bununla birlikte vitamin P’yi eklersek vücudumuz yediği besinleri daha iyi kullanır. Bu demek oluyor ki sevmediğiniz bir besini sadece sizin için iyi olduğunu düşündüğünüzden tüketiyor ya da sağlıksız bir diyet yapıyor ve vitaminleri tadı kötü olan bir protein bardan almaya çalışıyorsanız; büyük ihtimalle vücudunuz için gerekli beslenmeyi sağlayamıyorsunuz.
Yine ilginç bulduğum, hayvanlar üzerinde yapılmış başka bir çalışmada ise bilim adamları farelere cerrahi müdahalede bulunarak tat alma merkezlerini devre dışı bırakmışlar. Birinci grup tat alma yetisinden yoksunken, ikinci gruptaki fareler kontrol grubu olması nedeniyle tat alma yetilerine sahip bırakılmış. İki grupta aynı yemeklerle beslenip bilim adamları tarafından aynı şekilde davranıldığı halde kısa bir süre sonra tat alamayan tüm farelerin öldüğü gözlenmiş. Araştırmacıların söylediğine göre aynı besinle, aynı besin miktarıyla beslenen farelerin ölmesinin sebebi: yetersiz, kötü beslenme.
CCK, yani kolesistokinini ele almamızın zamanı geldi. Bu madde protein ve yağa etki etmek için vücut tarafından oluşturuluyor ve daha bir sürü işlevi var. İlk olarak bağırsakları aktif hale getirerek sindirime yardımcı oluyor. Beynin bölümlerinden biri olan Hipotalamus’ta ortaya çıktığında ise iştahı kapatıp daha fazla yeme isteğimizi durduruyor. Son olaraksa zevk hissinin oluşmasını sağlıyor. Bunların hepsini bir araya getirdiğimizde görüyoruz ki aynı kimyasal besinlerimizi sindirmemize yardımcı olurken yemeği bitirmemiz gereken zamanı belirliyor ve tüm bu deneyim boyunca iyi hissetmemizi sağlıyor. Anlattıklarımdan ortaya çıkan sonuçsa alınan zevk, metabolizma ve kontrollü iştahın aslında birbiriyle bağlantılı olduğu. Çoğu insan alınan zevkin beslenme sürecinden tamamen ayrı olduğunu düşünse de kolesistokinin’in beyindeki etkileri üzerine yapılan araştırma bizlere farklı bir hikaye anlatıyor. Bunlara ek olarak, eğer yediğimiz yemekten keyif almazsak vücutlarımız başka bir kimyasal olan nöropeptit Y’den daha fazla üretiyor ki bu iştahımızı arttırarak daha fazla yemek yememize sebep oluyor. Kötü bir diyet yaptığımızdaysa vücudumuz keyif almayı arıyor.
Yeme üzerindeki araştırmaları özetleyecek olursak, yavaş alınan keyif vücutta daha iyi bir etki yaratıyor. Sıcak, arkadaş canlısı bir atmosferde değerleri artış gösteriyor ve en yüksek değerine her ısırıktan keyif almaya zaman ayırdığımızda ulaşıyor. Zevk alma seviyemizi arttırdığımızda vücudumuz da sağlığımız için gerekli olan besinleri kullanabilir hale getiriyor. Sonuca gelecek olursak, yapmanız gereken şey açık: Sağlıklı bir zevk anlayışına merhaba demenin vakti geldi.
Fotoğraflar: Sercan Çam
instagram.com/sercancam_
Damla Uysal damla.uysall@gmail.com