Merhabalar! Ben Hande Tekerekoğlu İşsever. 25 Mart 1993 Gaziantep doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Gaziantep’te tamamladıktan sonra %100 burs kazanarak Yeditepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünü kazandım. 3.5 senede tamamladığım üniversite eğitimimi 2015 senesinde mezun olarak sonlandırdım. Hiç ara vermeden Yeditepe üniversitesinde yüksek lisans öğrenimi gördüm; bu esnada Çamlıca Erdem Hastanesinde çalıştım. Bir süre sonra Online danışmanlık verdiğim Handelicious Beslenme sistemini kurdum. 2017 yılında çalıştığım hastaneden ayrılıp tam zamanlı olarak kendi kanatlarımla uçmaya başladım. Tüm bunlar sırasında Instagram’da bir blog kurup insanların bilinçli beslenmesi ve farkındalığını arttırmasına yönelik bilgi paylaşımı yapan, kendi hayatımı yansıttığım, tarifler ve videolar çekerek içeriğini zenginleştirdiğim bloğumu açtım. Bu blog sayesinde binlerce kişiye hitap edip mesleğimi uygulamak için ilham ve motivasyon buldum. Bugün hala online danışmanlık sistemimle dünyanın dört bir yanında beslenme danışmanlığı vermenin yanında çeşitli konferanslar vererek doğru ve bilimsel bilgiyi akıl süzgeciyle, sürdürülebilirlik felsefesiyle yaymaya, bloğum aracılığıyla sağlıklı beslenme farkındalığını arttırmaya ve çalışıp emekle hayallerimi bir bir gerçekleştirmek için çabalıyorum.
–Sosyal medyaya kadar uzanan “Diyetisyenlik” maceranızı bize nasıl anlatırsınız?
Ben beslenme ve diyetetik okumaya tercih zamanı karar verdim aslında. Küçükken çok zayıf ve iştahsız bir çocukmuşum. 1 kaşık yemeği gerçekten 1 saat ağzımda tutarmışım hatta. Kardeşim doğduktan sonra muhtemelen dikkat çekmek için yemek yemeye başlamışım, hatta biraz ayarını kaçırmışım, giderek kilo almaya ve yaşıtlarımın yanında yapılı durmaya bile başlamışım. Ergenlikle birlikte farkına varıyorum tabii bu kiloların, o sıralarda yanlış beslenmeler, yanlış diyetler, aç kalmalar, protein-karbonhidrat ayrımını bilmeden farklı bir karmaşaydı tabii. Bilinçsiz bir şekilde yaptığım bu deneyimler sağlık olarak da yansıdı bence bana. Boyumun bu nedenlerle kısa kaldığını düşünüyorum mesela. Derken lisede kendimi artık olduğum gibi kabul edip kendimle barışık bir Hande oldum. Tabii çok stresli ve zordu, özellikle son sınıf. Ve tercih dönemi geldi. Aklımda hep İstanbul’da okumak, sağlıkla uğraşmak vardı zaten. Ablam da aynı üniversitede olduğu için tanıdığım bir okuldu benim için. Beslenme ve Diyetetik bölümü için de tam burslu olarak puanım tutuyordu. Bu şekilde kendimi bu bilim dalının içinde buldum. Başlangıçta çok bilinçli olarak tercih etmemiş olsam da kendimi ifade edebileceğim ve sosyalleşebileceğim, daha doğrusu beni tam olarak tanımlayabilen bir meslek oldu.
Mezun olduğumda ara vermeden yine okuduğum üniversitede yüksek lisansa başladım. Düzenli ve planlı bir öğrenci olduğum için her zaman boş bir vaktim kalıyordu. Eşim, yani o zamanlarda ki erkek arkadaşım sosyal medya hesabı açmamı önerdi. Online olarak ilerleyebilirsin, kendini ifade edebilmen için güzel bir ortam yaratmış olursun diyerek uzun bir süre teşvik etti. Zor karar vermiş olsam da bir Instagram hesabı açtım ama başlangıçta bunu kendi akrabalarıma bile söylemeden, farklı bir isimle açmış bulundum. Sonrasında yakın çevremin paylaşımlarıma denk gelmesi ile yayılmaya başladı derken kendi ismimi eklemiş oldum. İnsanların ilgisini çekti bazı şeyler sanıyorum ki bu büyüme hızlı oldu. Farkında olmadan bu şekilde mesleğime daha da çok bağlanıp daha çok asıldım ve tarifler hazırlar, araştırmalar yapar oldum. Ben adım attıkça karşıdan da adım aldım. Bu şekilde bir kitleye ulaşır hale geldi galiba.
–İyi bir diyetisyeni diğer diyetisyenlerden ayıran özellikler nelerdir? İlerleyen zamanlardaki mesleki hedefleriniz nelerdir?
Tabii ki ben de hala yeni bir Diyetisyenim. Ama naçizane bir öneri derseniz, hiçbir zaman “ben oldum” dememek çok önemli bence. Mesleki heyecanı hep dinç tutmak, her zaman merak etmek, kendimize net çizgiler yaratmamak, gerçekçi olmak, her şeye açık olmak gerektiğini vurgulayabilirim. Beslenmenin hiç bitmeyen bir bilim olduğunu unutmamak gerek. Bir şeyler sürekli değişiyor çünkü değişecektir de zaten. Burada önemli olan ayak uydurabilmek. Diğer meslektaşlarım neler yapıyor, yurt dışında neler yapılıyor gibi şeyleri sürekli sorgulamak ve araştırmak. Ben mesleğimde iyi olmak için çok dinliyorum. Danışanlarımı, hocalarımı, izlediğim belgeselleri bir bulmaca çözer gibi çözümlemeye, özümsemeye çalışıyorum.Mükemmel olmadığımı, aslında onlar gibi beslendiğimi, hayat şartlarının zorluğunun bilincinde olup, sürdürülebilir planlar yaptığımı, çünkü önceliğim “ben sürdürebiliyor muyum?” olduğunu fark ettirmek çok önemli. Meslektaşlarıma veya diyetisyen adaylarına bu küçük tavsiyeleri verebilirim. Hedef olarak da akademik yönde ilerlemek diyebilirim. Çünkü ders çalışmayı, konuşmayı çok seviyorum. Tarifler geliştirmeyi çok seviyorum. Belki de üretip, paylaşabileceğim bir mutfak veya gıda sektöründe yer alabilmek de ilerdeki hayallerimden diyebiliriz.
–Mutfakla aranız nasıldı ? Mesleğinizin mutfakla bir bağlantısı var mı, nasıl yorumlarsınız?
Aslında çok iyiydi diyemem (gülüşmeler). Çünkü zaten annem sağ olsun biz ders çalışalım diye her şeyimizi hazırlardı. Üniversiteye gelene kadar yumurta kırmışlığım bile yoktur. Üniversiteye geldiğimde 1. senemde ablamla kalmaya başlamıştım. Ablamın eli çok lezzetlidir gerçekten harika yemekler yapar. Dolayısıyla benim yemeklerimi de hep ablam yaptı. Ardından ben 1 sene tek başıma kaldım. O sırada arkadaşlarımı sık sık ağırlar oldum, tabii erkek arkadaşım (şuan ki eşim) yapardı hep ana yemekleri, ben böyle ufak ufak biber doğramak, soğan karamelize etmek gibi şeylerle yardım ediyordum. Eşimin damak zevkine her zaman güvenirim, o bütün yemekleri tüm detaylarına önem vererek hazırlar ve harika sonuçlar çıkar her zaman ortaya. Tavanın sıcaklığından tutunda baharatların birlikte harman olmasından çıkan sonuca kadar özenir. Ben de bu detaylarla farklı tarifler yaratmaya başladım. Bu tariflerimi, arkadaşlarım ve erkek arkadaşım da onaylar hale geldikçe ben de daha çok araştırıp farklı tarifler çıkarır oldum. Bu esnada insanların aslında diyet yaparken sıradanlıktan sıkıldığını fark ettim. Hem pratik hem de lezzetli bir şeyler sıradanlıktan kurtarmalıydı beni. Gaziantepli olduğum için lezzetsiz bir şeyi gerçekten yemem. Kaldı ki hiçbir insan yemez. Zaten vakitler kısıtlı. Çünkü ben de çalışıyordum ve sağlıklı besleniyordum. Ben bu noktada kendime tarifler çıkarırken insanlarla da paylaşayım onlara da farklılık olsun dedim. Meslektaşlarımdan sıyrılmak için mutfağı kullanmış oldum aslında. Kendime bu çerçevede bir sistem oluşturdum. Hem kendimi hem de işimi geliştirdim bu sayede.
–Instagram’da tarif fotoğraflarınızı severek takip ediyoruz fakat kamera arkasını hiç bilmiyoruz, bu tarifler nasıl ortaya çıkıyor? Yapılan yanlışlar bazen ortaya yeni tarifler çıkarıyor mu?
İlk zamanlarda farklı farklı besinlerle yapıyordum tariflerimi, yok kinoa unu, yok Hindistan cevizi yağı vs. sonradan bunların ulaşılabilir olmadığını gördüm. Gerçekçi olmak gerekiyordu çünkü. Artık kendimi tanıdığım ve mutfak bilgimi sürekli güncellediğim için yaptığımın dışında bir tarif ile karşılaşmadım. Zaten çok zor tariflerde olmadığı için de olabilir belki. Yıllardır tariflerle uğraştığım için artık neyi, ne ile bir araya getirirsem nasıl bir şey oluru biraz kestirebildiğimden ötürü de çok zorlanmıyorum.
–Okul yaşantınız ve beslenme peki?
Gerçekten çok kötüydü (Gülüşmeler). Hiç unutmam “Çocuk Hastalıkları ve Beslenme” dersinin vizesine çalışıyordum, erkek arkadaşım yurt dışından gelecekti, tabii ki bir sürü çikolata ile. Bir yanımda x çikolata bir yanımda z çikolata yiye yiye ders çalışıyordum. Şuan çocukça hatta şımarıkça bile geliyor. Çünkü gerçekten öyle bir algı var, çikolatasız yaşayamam, tatlısız yapamam gibi. Ben öğrene öğrene, göre göre değiştirdim tabii ki bu yanlışları. Çünkü bizim meslekte terzi kendi söküğünü dikebilmeli. Zayıf olmak veya kilolu olmak gibi değil de sağlıklı yaşamı hayatımıza oturtmak daha doğru bir tabir olacak. Mutfağa girmeye başlamak, mezun olma zamanları ve blog hepsi bir araya gelince benim için çok güzel bir etkileşim oldu. Böylece kendi yaşantıma empoze etmiş oldum. Öğrenciliğimde böyle bir bilincim olmadığı için sağlıklı beslenmiyordum çünkü. Keşke olsaymış. Bilinçlenmek gerçekten çok önemli.
–Gaziantep’te diyetisyen olmak diye sorsak? Neler söylersiniz?
Dünyanın her yeri için zor aslında. Kalıplaştırmamaya çalıştım ben bunu kendi bilincimde. Bu yüzden tekrar Gaziantep’e dönüp yerleştiğimde korkularım, endişelerim yoktu. Çünkü ben böyle düşünürsem insanlara da böyle bir imaj çizerdim. Tabii ki her yerin bir zorluğu var. İstanbul’da davetler, dışarı çıkmalar, alkol alımı, Gaziantep’te etler yağlı, şeker tüketimi fazla dolayısıyla her habitatın kendine özgü zorlukları, farklılıkları var. Ben bunlara rağmen sağlıklı beslenmeyi kabul ettirebilirsem insanlara o zaman başarı olur zaten. Her şehirdeki insanlara önerilecek, sunulacak opsiyonlar farklı ve kişiye özgü olduğu için Gaziantep adına ekstra bir zorluktan söz edemeyiz. Farklı olan şey diyetlerdeki esneklik seçenekleri oluyor sadece.
–Bazı zamanlarda yaptığınız kaçamaklara çevrenizden gördüğünüz tepkiler ne yönde oluyor? Diyetisyenler bunu yapamaz algısı ne kadar doğru?
Gaziantep’e döndüğümde oradaki arkadaşlarım benim fanusta yaşadığımı sanıyorlardı ama öyle olmadığını zamanla gördüler. Benim de onlar gibi her şeyi yiyebildiğimi ama miktarlarımızın farklı olduğunu gördüler. Ağır bir şey veya daha az sağlıklı bir şey yiyeceksem kendimi yemeden önce sağlıklı şeyler yiyerek biraz dolduruyorum. Bunu zorla değil içimden gelerek yapıyorum. Bana iyi geldiği ve iyi hissettirdiği için yapıyorum. Başlangıçta ısrarlar, teklifler çok fazla oluyordu. Cevabım hep “merak etmeyin yerim, istesem gerçekten daha çok yerim ama benim için yeterli” dönütüne alıştılar artık. Ve bir zaman sonra “Hande böyledir, isterse nasılsa yer, bizim ona ısrar etmemize gerek yok” algısına dönüştü. Sadece benim için alternatif oluşturur haline geldiler ki bu benim için de güzel oldu. Salata yapmak veya sebze yemeği bulundurmak veya hafif bir meze de olsun gibi şeyler oluyor artık. Böylece çevremin “Bu kaçamak, sen bunu nasıl yiyorsun?” cümlelerine taviz vermiyor oldum. Çünkü benim için bir kaçamak niteliğinde olmadı. Ben istersem yerim, az ya da çok. Ben istediğim için yerim veya yemem. Ben bu gıdadan kaçmam dedim. Zaten kendi içimde de sağlıklı ve daha az sağlıklı besinleri dengeleyerek tüketme durumu da kendiliğinden oluştu. Bunu normalleştirdim. Bu algıyı çevreme de yansıttım.
–Sosyal medyanın olumlu ve olumsuz yönleri nelerdir? Siz sosyal medya kullanımınızda nelere dikkat ediyorsunuz?
Ben olumsuz bir yanını yaşamadım. Çünkü olabildiğinde yapıcı ve anlaşılabilir bir üslup kullanmaya çalışıyorum. Dikkat çeken, sivri cevaplar değil de daha genel daha enerji verecek şekilde cümleler kurmaya çalışıyorum. Tabii ki bazen yanlış anlaşıldığım veya yanlış anladığım şeyler oluyor ama onları da yine kibar bir üslupla anlaşılır bir şekilde çözmeye çalışıyorum. Etkin ve doğru kullanmak her zaman olumlu etki gösteriyor.
–Instagram ve beslenme uygulamalarının insanların beslenme alışkanlıklarına etkisi sizce hangi yönde?
Kişinin yaşamış olduğu travma ve tecrübelere bağlı olarak değişkenlik gösterebilir bu durum. Kilo vermek istiyorsak bunun matematiksel hesabı harcadığımız kalorinin, aldığımız kaloriden fazla olması gerekir. Kilo almak istiyorsak da tersi durum geçerlidir. Diyetisyene gitmeyen birinin porsiyon ölçüsü ve kalori dengesini sağlaması adına yararlı olabilir. Ama bu yaygın olarak bir kalori takıntısına dönüşebilir. Hayatımız boyunca mezura ve bu uygulamalarla yaşamaktansa bunu hayatımıza nasıl adapte ederiz bunu öğrenmek daha önemli. Uygulamalardaki gramajlarla yaşamak durumunda değiliz çünkü.
–Günümüzde bilgi edinebildiğimiz birçok kaynak var. Bu kaynaklarda yer alan “Beslenme” üzerine olan bilgiler ile ilgili ne düşünüyorsunuz ? “Doğru” bilgiye nasıl ulaşılmalı?
Diyetisyen olarak hiçbir zaman yanlı olmamamız gerek. Siyah veya beyaz değil gri. Her şeyin doğruluk payı olabilir çünkü bireysel ilerliyoruz. Bu yüzden her görüşü okumak gerek. Sadece görüşünüzü savunan değil savunmayanı da okuyup, kendi zihin süzgecinizden kendi doğrularınıza ulaşın. X diyetini yanlış olarak biliyorum evet ama neyi yanlış bunu bilmelisiniz. Her şeyi okuduktan sonra bir bilimsellik geçmişi yaratıyorsunuz kendinize ve o zaman doğru yanlış kavramınız daha iyi oturuyor.
–Genelde danışanlarınız sizlere kilo almak, kilo vermek için mi yoksa sağlıklı beslenme alışkanlığı edinmek için mi sizlere danışıyorlar?
Sağlıklı beslenmeyi hayatına oturtmak isteyip bu yönde danışmanlık alan da çok fazla ama genellikle kilo verme üzerine danışan insan sayısı daha fazla. Klasik diyetlerden sıkılıp, Instagram’daki içeriklerinizi beğeniyorum ve farklı olduğuna inanıyorum, bunu sizinle başarabilirim diyen danışanlarım da oluyor.
–Danışanlarınızla online olarak iletişim kurduğunuzu biliyoruz. Geçmişte hastane deneyimi de olan birisiniz. Online sistemin artıları ve eksileri nelerdir?
Çok artı hiç eksi diyebilirim. Gerçekten. Hastaneden ayrılalı 1 sene oldu ve 1 senedir sadece online çalışıyorum ve böyle gerçekten çok mutluyum. Çünkü iletişim kurmam çok rahat oluyor. Herkesle iletişim kurabiliyorum. Amerika’da, Almanya’da, Amsterdam’da danışanlarım var mesela dünyanın her yerinden insanlarla etkileşim kurabiliyorum. Online diyet mesafeleri kısaltıyor ve etkileşimleri arttırıyor. İnsanlar sürekli yazabiliyor, yediklerini, içtiklerini atıyorlar ve ben o an düzeltebiliyorum bir şeyleri, o yüzden özellikle sürdürülebilirlik olarak çok kıymetli. Her diyetisyenin farklı bir online sistemi ve işleyişi olmalı, ben sistemime güveniyorum o yüzden online diyet sistemi benim için çok başka.
-Tıp ve diyetisyenlik ortak noktaları nelerdir?
Çok fazla. Beslenme birçok hastalığın tedavisinde kullanılan bir şey. Hatta hastalığı tedavi etmekle beraber en önemlisi hastalık başına gelmeden bunu önlemeye yöneliktir aslında sağlıklı beslenme ve bu yüzden çok kıymetlidir zaten. Ama sadece olay bu şekilde olmuyor, beslenme düzensizlikleri yanında, stres, genetik, fizyolojik faktörler gibi etkenler işin içine giriyor. Bu evrelerde her zaman işbirliği içinde oluyoruz. 2 grubun da ortak bir mesleki amacı oluyor yani.
Kulübümüzden aldığımız sorulardan en çok merak edilen 2 soruyu belirledik. Onlara geçelim isterseniz.
–Son zamanlarda popülerliği yüksek olan protein içeriği yüksek ürünler hakkında neler düşünüyorsunuz?
Fonksiyonel gıdalar diyebilirim. Asla tüketmemeliyiz gibi bir algı doğru değil. Fizyolojik durumlardan ötürü veya spor gibi etkenlerden protein ihtiyacınız fazla olabilir, bu tür durumlarda kullanmakta bir sakınca yoktur. Sadece bu protein içerikli ürünleri alırken, protein-karbonhidrat dengesinin yanında tatlandırıcı ve şeker içeriğine de dikkat etmek gerekir.
–Detoks akımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bilinçli ve bilinçsiz uygulanmasının sonuçları nelerdir?
Yeme davranışı bozukluğu varsa katiyen önermiyorum. Ama mesela seyahat sonrasındasınızdır veya tatiller girmiştir araya o tür durumlar için kullanılabilir. Ama ben hiç yapmadım mesela, tatilden ödem toplayarak dönsem veya kilo alarak dönsem normal rutinime döndüğümde vereceğimi biliyorum. Sadece yediklerime biraz daha dikkat etmeye başlıyorum ve öyle dengeliyorum.
Peki sizden tek kelimelik cevaplar isteyecek olursak;
Rafine Şeker = Az
Diyetisyenlik = Aşığım
Renk= Turuncu
Tabak = Seramik
Zararlı = Miktar
Kalori = Gerçeğimiz
Röportaj: Dyt. Zeynep Ekici
Düzenleyen: Ceren Başaloğlu