Size bu yazıyı yazabilmek için uzun süre düşünmem gerekti. Düşünmek yetmiyordu ama, bana ilham verecek bir şey lazımdı. Tahmin edebileceğiniz gibi bu ilham kaynağını bulmak pek de zor olmadı. İlham kaynağım tabi ki de kahveydi. Kahvemi yudumladıktan sonra kendimi o nefis tatla gelen sıcacık anılara boğarak yazımı yazmaya koyuldum.
Kahve hakkında düşünmeye başlasam aklıma ilk gelen şeylerden biri babam olur. Babam ve “Babamın kahve merasimi”. Babamın kahve merasimi görülmeye değer bir şeydir. Merasim diyorum çünkü kahvesinden maksimum zevk alabilmesi için belli ritüelleri yapması, kahvenin de belli özellikleri olması gerekir. Eğer instant coffee denilen toz kahvelerden varsa babam kahve içmeyecektir.
Onu tanıyanlar bir restorana gittiğinde kahve siparişinin ne olduğunu bilir; düzenli olarak gittiği mekanların garsonları da bilir. İkinci kere sorulması gerekmez, sipariş her zaman “Double Espresso, yanında da ufak bir potta soğuk süt” olacaktır. Hatta siparişini kendine has anlatışını görürseniz daha da iyi anlarsınız. Vücut dili çok önemli!
İnsana küçükken büyüyünce ne yapmak istediği sorusu yöneltilir. Örneğin hangi işi yapmak istediği sorulursa, ona en kahramanca geleni ya da ebeveynlerinden birinin işini söyler fakat bu cevaplar yıllar içerisinde değişebilir. Benim için de benzer bir durum oldu, bir tek şey dışında: “Baba kahvesi içeceğim”. Bu cevabı verdiğim günden beri kararım hiç değişmedi ve bu gün kahveyi zevkle içen, bu deneyimimi daha da güzelleştirmenin yollarını arayan biri oldum.
Kahve içmeye ilk başladığımdaki tercihimle şu anda içtiklerim o kadar farklı ki ben bile nasıl bu kadar değiştiğimi bazen anlayamıyorum. Eskiden sütlü nescafe içerdim hem de bir kahve kupasına 4-6 şeker atardım. Eğer kahvemi bir makinadan alıyorsam maksimum şeker seviyesine ayarlardım. Şimdiyse kesinlikle şeker kullanmıyorum ve kahveme süt koymuyorum. Tek istisnası canım daha yumuşak bir içim isterse kahveme krema katmam oluyor.Kafama, şekersiz kahve içme fikrini bir arkadaşım koydu. O zamanlar kahveme, kahve aromalı şeker denebilecek kadar çok şeker ekliyordum. Arkadaşım ise bunun aksine bardağına ekstra kahve koydurup, sütsüz, şekersiz; bir zamanlar “Zift gibi” diye tanımladığım siyah sıvıyı içiyordu.
Tarzlarımız o kadar farklıydı ki bu durum merakımı uyandırdı ve bu konuda ufak bir sohbete başladık. Sizi detaylarla sıkmayacağım bu yüzden fikrimin ve tarzımın değişmesine neden olan soruyu aktaracağım: “Kahveyi tadı için mi, şeker için mi içiyorsun?”
Bu soru sizin üzerinizde bir etki yaratmayabilir, hatta anlamsız gelebilir ama şunu bilmelisiniz ilk başta bana da anlamsız gelmişti. Fikrin kafama oturması yaklaşık bir sene sürdü fakat kararımı verdiğim gün içinde kahve bulunan her şeyden şekeri çıkarttım. Başlarda tabi ki de zorlandım ama tahmin edebileceğiniz gibi buna değdi ve artık kahveden hiç olmadığı kadar çok zevk alıyorum.
Meraklı Kişilik
Kahveden zevk almak istiyorsanız ne içtiğinizi bilmeniz ve kahveyi daha iyi tanımanız gerekir. Merak önemli bir şeydir. Sizin için en uygun kahve türünü olabildiğince fazla çeşit deneyerek bulmanız gerekir. Bulmayı başardığınızda ise zevkinize diyecek yoktur.
Sizi şu an kahvenin tarihi gibi konularla boğmak istemiyorum, o yüzden kahvenin yetiştiği bölgedeki bitkilerin ve toprağın aromasını aldığı bilgisini buraya iliştirdikten sonra hemen kahve çekirdeği çeşitlerinden bahsetmeye başlayacağım.
İlk olarak “Arabica”’dan bahsetmek istiyorum çünkü onun en büyük özelliklerinden biri daha sonra sayacağım kahvelerin çoğunun kökeni sayılmasıdır. Arabica; asitli, yumuşak içimli, düşük kafeinli ve yüksek aromalı bir kahvedir.
Listemdeki ikinci sıraya “Sumatra”yı yerleştiriyorum. Malt ve bitkisel kokusu olan bu kahve; acı, keskin ve baharatlı bir aromaya sahiptir. Sizi uyarmam gereken konu ise ilk içiminizde bu aromaların size çok güçlü gelebileceğidir ama merak etmeyin, birkaç içimin ardından zevkine daha iyi varabileceğiniz bir hale gelir.
Listemi baharatlı, çiçeğimsi aromaya sahip kişisel favorim “Etiyopya” ve hafif fındığımsı aroması ve dolgun tadı olan “Kolombiya”nın da kesinlikle denenmesi gereken kahveler olduğunu söyleyerek noktalıyorum.
Tabi ki çok fazla çeşit var ama başlarken yukarıdakileri bir deneyin bence.
Kahveye o güzel aromasını veren bir diğer unsur da kavrulma miktarıdır. Kahvenin kavrulma miktarını dört seviyede inceleyebiliriz.
Kahveye o güzel aromasını veren bir diğer unsur da kavrulma miktarıdır. Kahvenin kavrulma miktarını dört seviyede inceleyebiliriz.
Hafif kavrulmuş kahve çekirdekleri açık kahverengi olurlar. Yumuşak içimli kahvelerde tercih edilen bu seviye kahvenin yağının çekirdekte kalmasına yol açar ve genelde yoğun, asitli aromalar ortaya çıkar.
Orta-koyu kavrulmuş kahve çekirdeklerinin dışında hafif bir yağlanma görülür; bu şekilde kavrulmuş kahveler içim sonrasında ağzımızda hafif acı-tatlı bir tat bırakır.
Orta kavrulmuş kahvelerde biraz daha koyu bir renk görülürken aroması daha güçlü olur.
Favorim olan koyu kavrulmuş kahve çekirdekleri parlak bir yağ tabakasıyla kaplıdır. Belirgin acılıkları vardır ama kavrulma derecesi arttıkça asiditesi azalır. Burada dikkat edilmesi gereken konu kahvenizden acı bitter çikolata tadı alıyorsanız fazla kavrulmuş olduğudur. Böyle olursa aroması bozulmuştur.
Hadi Kahvemizin Tadını Çıkaralım
Öncelikle almak ya da yapmak istediğiniz kahvenin türüne karar verin. Kahveniz hazır olunca bardağı burnunuza yaklaştırıp içinize derin bir nefes çekin, kahve kokusunun ciğerlerinizi doldurmasına izin verin. Daha sonra kahvenizden ufak yudumlar alın, eğer istiyorsanız höpürdeterek içip aromanın bütün ağzınıza hızlıca dağılmasını sağlayın. İşte evet, kahvenizin tadını çıkartıyorsunuz. Buraya eklemek istediğim ilginç bir öneri var. Bu öneriyi deneyene kadar işe yarayacağını düşünmüyordum, o yüzden kararı size bırakıyorum. Kahvenizden ilk birkaç yudumu aldıktan sonra kendi kendinize aldığınız tadı ve aromayı hatta içimi tarif edin. Beyniniz aromalara kafa yordukça tatlar belirginleşecek ve kahvenizden daha çok zevk alacaksınız.
Reçete
Sizlere öncelikle iki favori karışımımdan ardından da uyku açan karışımlardan bahsedeceğim.
Favori iki karışımım Lavazza’nın French Vanilla’sıyla Kuru Kahveci Mehmet Efendi’nin Etiyopya kahvesi ve Kahve Dünyası’nın filtre kahvesiyle Tchibo’nun African Blue’su. Karışımlar için size önerim bire bir oran kullanmanız ama French Vanilla kullanırken biraz daha bonkör davranabilirsiniz.
Uyku açan karışımlara geldiğimizde karışımları söylemeden önce kahveyi ne hızda içtiğinizin ve miktarının önemli olduğunu söylemeliyim ama sizi uyarıyorum bu karışımları uykusuz değilseniz denemeyin. Türk insanının tükettiği günlük kahve miktarından çok daha fazla kahve içmeme rağmen uykum olmadığında bu karışımları kullandığımda ellerim titremeye başlıyor.
İlk sırada Starbucks’ın Sumatra kahvesi artı iki shot espresso varken ikinci sıraya gene Starbucks’ın Guatemala Antigua içine üç shot espresso var. Bu iki karışım için de çok dikkatli olun.
Daha şekerli bir şey istiyorsanız “Pumpkin Spice Latte”ye yada başka herhangi bir Latte çeşidine bir shot espresso bir shot da origin espresso ekletebilirsiniz. Bu sizin uykunuzu yeterince açacaktır.
Son olarak bildiğimiz sütlü kahveyi öneriyorum ama bunu 2 ya da 3 dikişte ya da olabildiğince hızlı içmelisiniz ki aradığımız vurucu etkiyi yakalayalım. Orta boy filtre kahvenin içine az miktarda soğuk süt koyduruyoruz ve söylediğim gibi hızla içiyoruz.
Bu önerileri keşfetmeyi size bırakıyorum çünkü sürprizi bozmak istemiyorum ama merak etmeyin bir sonraki yazımda bütün karışımlarımdan ve daha fazlasından çok daha detaylı bir şekilde bahsedeceğim.